Merhabalar, öncelikle sanırım bu bülteni, bülten mi demek gerek bilmiyorum, yazmaya başladım. Gerçi bir bülten tam olarak ne için ve nasıl yazılır bilmiyorum ama, bir şeyler yazıyorum ve yazdıklarımı genellikle paylaşmak gerek hissederim. Sanırım bu yazının biraz da kendini tanıtma metni gibi olması gerek. Yıllar içinde insanlara kendimi tanıtan onca yazı yazdıktan sonra, artık kendimi tanıtmak gelmiyor içimden, gerçi sürekli değiştiğimiz hiçkimsesizliğimiz için bu kendini tanıtma metni ne kadar geçerli olur bilmiyorum. Ancak geçmişe baktığımda hissediyorum ki, pek uzun sürmez.
Yazı yazmak, en azından bu gibi durumlarda hep stres verici olmuştur benim için, paylaşmayacak olsam bile, eğer ki paylaştıysam bir kişinin bile okumayacağını bilsem bile. Öyle ki bunu yazarken heyecandan ellerim titriyor, sanırım bu biraz komik bir şey, ama bir yerden başlamak gerek diye düşünüyorum ve eğer şu an bunu yazmıyor olsaydım, galiba başlamış olmazdım. O yüzden niteliksiz karalamalarım için, ve sanırım bundan sonra olucakların tamamı, özür dilerim. Ancak yazı yazmayı severim kendimi bildim bileli, hatta sanırım bir bülten yazmaya başlamak için geç bile kaldım, tabii bu durumda bunun geç kalmışlığı olur mu bilmiyorum. Bu benim için, en azından şu anlık, bir şeyler anlatmak ihtiyacıyla ilgili, hep şiir yazıyorum veya hep hikayelerle uğraşıyorum ama bunları bu kadar da çok paylaşmak istemiyorum, soz konusu şiirleri tane tane paylaşmak istemiyorum, ancak sürekli hayal halinde düşünce akışımın hep birileri tarafından dinlenmesini, bu durumda okunmasını, istemişimdir. Ve şu anda bunu yazmaktan daha iyi yapabileceğim bir yöntem yok elimde. Bu konuda sürekli konuşucak arkadaşların olması da olur, ama olmuyor.
Bunun haricinde, yukarıda da belirttiğim gibi edebiyatla ilgilenirim, ve belirtmek istiyorum ki müzikle de ilgilenirim. Sanırım bunlar hakkında yazıcağım daha çok şey olur, ya da bunlardan başka yazıcak neyim var bilmiyorum. Kendim hakkında anlatıcak neyin olduğunu aynı şekilde bilmeyişim gibi. Sanırım biraz yalnız biriyim, ve bir şeyleri düşünmeyi severim, sanırım herkes gibi, genelde birisi olduğumu düşünmem, özellikle de herkes gibi olmadığımı düşündüğüm senelere bakıp ne kadar da çok herkes gibi olduğumu gördüğümde, ki bu oldukça sevindirir beni. O senelerde ötekileşmiş olmanın acısı ve korkusuyla doluyduk, herkes gibi olabilmek için acı çektirirdik kendimize, ancak diğer ötekileşmiş herkes gibi olduğumuz fark etmezdik, ya da fark ederdik ama "diğerleri" gibi olmak isterdik, en azından arkadaşlarım böyleydi, veya sözgelimi arkadaşım böyleydi ve ben ona ondan çok düşkündüm, en azından bundan eminim şu an düşününce. Tabii bu kadar anlık ve bağlamı bulanık bir yargıda haksızdımdır.
Bu konuda bu bültenin biraz da günlük gibi olmasını istiyorum sanırım. Yani gün içinde yaşadığım şeyleri değil ama, o sıralarda düşündüğüm şeyleri yazmak istediğim. Tükettiğim sanatla ilgili düşüncelerimi, veya genel felsefe düşüncesi akışını vesaireyi.